Kaygı yaşantısı günlük hayatı, performansları, girişimleri en çok etkileyen ve birbirinden farklı birçok durumda ortaya çıkabilen bir duygudur. Kaygıyı varoluşsal ve nevrotik olmak üzere ikiye ayırabiliriz. Varoluşsal kaygı, heyecan da diyebileceğimiz, çeşitli davranışlarımız öncesinde o anın keyfini daha belirgin şekilde yaşamamızı sağlayan, itici bir güç oluşturan enerji halidir. Nevrotik kaygıya ise olumsuz düşünceler, benlik ile ilgili olumsuz inançlar, felaket düşünceleri eşlik eder ve yapılan işi kesintiye uğratır, olmaması istenen sonucun ta kendisini getirebilir.
Kaygının belirleyici olduğu psikolojik yaşantılardan biri panik ataklardır. Tekrarlayan, beklenmedik şekilde yaşanan, aniden artan, birkaç dakika içinde en yoğun haline ulaşan, yoğun korkunun ve rahatsızlık hissinin eşlik ettiği panik atak belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Kalp atış hızında artma ya da kalp çarpıntısı
Terleme
Titreme ya da sarsılma
Sık nefes alma
Boğulma hissi
Göğüste ağrı ya da rahatsızlık hissi
Bulantı ya da karın bölgesinde rahatsızlık
Baş dönmesi ya da bayılacakmış gibi hissetme
Ürperme, üşüme ya da sıcak basması
Bazı bölgelerde hissizlik
Gerçeklik algısını yitirme ya da bedeninden ayrıymış gibi hissetme
Kontrolü kaybetme ya da delirme korkusu
Ölüm korkusu
Bu belirtilerden 4 ya da daha fazlası panik atak esnasında görülür. Bunlara bazen kulak çınlaması, boğaz ağrısı, baş ağrısı gibi ek fiziksel belirtilerle kontrol edilemeyen bağırma, ağlama da eşlik edebilir. Ataklardan en az birinden sonra, en az bir ay süren, sonuçlarına (kontrolü kaybetme, delirme) ve başka ataklar da olabileceğine dair yoğun endişe ya da atak olmaması umuduyla önceden yapılan bazı aktivitelerden vazgeçme, kaçınma (dışarı çıkmama, hareketleri kısıtlama, kalabalığa girmeme vb.) davranışları eşlik eder. Ancak bu kaçınmalar kişinin günlük yaşamını etkiler ve işlevsizdir. Panik atak olabilmesi için bahsedilen belirtiler bir madde etkisine ya da ilaç yan etkisine, bazı hastalıklara (hipertiroid, kalp hastalığı gibi) bağlı olmaksızın gerçekleşmesi gerekir.
Panik atağın beklenmedik olması, belirgin bir tetikleyici olmadan, birdenbire, kişi rahatlamış bir durumda ya da uykuda iken başlamasını ifade eder. Beklenen panik atak ise açıkça belli olan bir tetikleyicinin varlığına bağlı olarak ortaya çıkmasıdır. Yaşananın “panik bozukluk” olabilmesi için panik atakların beklenmedik olması gerekir. Bazı yoğun stresli durumlarda ve mekanlarda beklenen şekilde yaşanan panik ataklar bozukluk tanısı almak için yeterli olmayabilir. Ya da kişi hem beklenen hem beklenmeyen panik ataklar yaşıyor olabilir. Bu nedenle bu ayrımı bir uzmanın yapması şarttır. Belirtilen durumu yaşıyorsanız ya da yaşayan bir tanıdığınız var ise psikolog ya da psikiyatrist desteği almak faydalı olacaktır.
Panik atakların tetikleyicileri bazen kişi için çok açıkken (örneğin, geçmişte kötü haber aldığı bir mekan, eleştirilme korkusu, topluluk önünde konuşma gibi), bazen de neyin tetiklediği, bu belirtilerin kendisine ne söylemek istediği ancak psikoterapide yaşadığı farkındalıklar aracılığıyla ortaya çıkabilir ve bunun ardından kişi ihtiyaçlarını karşılama konusunda harekete geçerse temasa hizmet eden sonuçlara ulaşma yolu açılabilir.